6 Mart 2011 Pazar

Trafik kültürünün iş yapış biçimi ile ilgisi.

Bugüne dek dünyanın 50'ye yakın ülkesini gördüm. İngiltere'de uzun yıllar, İtalya'da ise kısa bir süre yaşadım. Almanya'da ise iş nedeniyle defalarca kaldım.

Gerek eğitim, gerek iş ve gerekse de tatil için ziyaret ettiğim onca ülkede beni düşündüren bir şey oldu. İnsanların trafik kurallarını anlama, uyma ya da yorumlama biçimleriyle iş yapış biçimleri arasında sıkı bir bağ var.

Birkaç örnek vermek gerekirse, en başta KEEP CLEAR geliyor. KEEP CLEAR adından da anlaşıldığı gibi, "bu alanı her şekilde açık tutun" demek. Ama her şekilde... Bu nedenle İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin yaşayanları, ilerledikleri takdirde KEEP CLEAR alanının üzerinde kalacaklarsa, kendilerine yeşil ışık yansa bile bu alana girmezler. Hatta bu ülkelerde yaşayanlar KEEP CLEAR yazmasa da, açık bırakmak zorunda oldukları yan yol çıkışları gibi alanlara da girmezler.

Ancak ne hikmetse, birkaç yer dışında Türkiye'de KEEP CLEAR (AÇIK BIRAK) yazan alan bile yoktur. Zaten olsa bile fark etmez, insanlar "bana yeşil yanıyor" diyerek dalarlar bu alana. Ondan sonra trafik tıkanır ve karşıdakine yeşil ışık yanar ama geçemezler.

Bir diğer katmerli örnek ise emniyet şerididir. İngiltere'de üç yıla yakın yaşadım ama orada HARD SHOULDER denen bu bölgeye girenini görmedim. Bizde ise emniyet şeridi, alelade bir şerit özelliği taşır. Acelesi olan emniyet şeridine girer. Türkiye'de de herkesin sanki yeni bir element bulacakmışcasına acelesi vardır.

Bir diğer önemli konu, şeritlerdeki hızın hakkını vermektir. Yine İngiltere'den örnek verecek olursam, insanlar her şeritte, o şeridin hız hakkını vererek araçlarını kullanırlar. Bizde ise sağ şerit en hızlı akan şerittir:)

Özellikle İngiltere ve Almanya'daki çalışma hayatı dinamiklerini çok yakından biliyorum. Bu ülkede insanlar işe zamanında gelirler, zamanında işe başlarlar; üstlerine vazife olan işleri kesinlikle yapar, üstlerine vazife olmayan işleri de kesinlikle yapmazlar ve işleri zamanında bitirip, özel hayatlarına dönerler.

Bizde ise çalışma hayatı şirketlerin büyük bölümünde aşağıdaki şekilde akmıyor mu?

09:00 - 09:45 İşe mutlaka gruplar halinde gecikerek gelinir.
09:45 - 10.00 İş saati başlamıştır ama kendine gelmek için kahvaltı edilir. Ardından bir sigara molası verilir; topluca girişe çıkılır, sigaralar içilir ve işe dönülür.
10:00 - 10:30 Günün popüler dedikoduları yapılır. Facebook, Twitter, Friendfeed ve Linkedin'de takılınır. Bunu eleştiren insanlara "dinazor" denir.
10:30 - 12:00 İşe başlanır, bir miktar çalışılır, arada mutlaka bir kez daha sigara molası verilir, dedikodu yapılır.
12:00 -12:30 Metabolizme acıkma sinyalleri verir. İnsanlar yakın olduklarına "yemeğe gidelim mi?" demeye başlarlar. Çünkü işyerinde mutlaka klanlar yan yana yemek yerler.
12:30 - 13:30 Yemek yenir, sessizce dedikodu yapılır.
13:30 - 14:00 Kahve içilir, muhabbete devam edilir.
14:00 - 17:00 Çalışma ergonomisi düşüşe geçmeye başlamıştır ama bitirilecek işlerin olduğunun nihayet farkına varılır. Panikle çalışılmaya başlanır. İşlerin yetişememe riski ifade edilmeye ve diğer partiler suçlanmaya başlanır. Hatta bu durum Facebook, Twitter, Friendfeed ve Linkedin'de örtülü, örtüsüz, seviyeli, seviyesiz şikayet bile edilir. Arada mutlaka en az iki kez daha sigara molası verilir.
17:00 - 18:00 Mesaiye kalınacağı ilan edilir, mesaide ne yeneceğine karar verilir.
18-00 - ...... Mesaiye kalan kişilerin akşamki programına uygun bir hızda çalışılır ve mesai buna göre sonlanır.

Çok yorgun olunduğu için ertesi gün işe geç gelinir. Bu arada herkesin programı birbirine girer, çarkın tüm dişlileri kırılır. Trafik kurallarına uymayan bir ülkede, trafik kurallarına uyarak iyi vatandaş olarak yaşamaya çalışan bir sürü adam delilir. Diğerleri onları çok eleştirir, çok kızar, pek sinir olurlar.

Küçük çocuklara anne ve babalarının söylediği bir söz vardır: "Akşam yatmayı bilmiyorsun, sabah da kalkmayı."

Ne yazık ki, işte çalışmayı bilmiyoruz, iş dışında da eğlenmeyi, dinlenmeyi ve yaşamayı.

İddia ediyorum. "Mesaiye kimse kalmayacak" diye ısrar eden onlarca şirket patronu ve/veya yönetici tanıdım. Bu şirketlerin tamamında çalışanlar mesaiye kalmak için inat ettiler, ama mesaiye kaldıkları için ilk şikayet eden de yine onlar oldu.

Trafik kurallarına uyan ülkelerde ise bu sorunların hiçbirine rastlamadım.

Türkiye'de iş konusunda yukarıda yazdıklarıma itiraz edenler olabilir.

Ama insan aynı insan.

O zaman şu sorulara ne cevap verebiliriz?

- Türkiye'de koskoca ve eğitimli insanlar bile yeşil ışık bana yanıyor diye açık kalması gereken alanlara girmiyorlar mı?
- Aynı insanlar emniyet şeridini babalarının şeridi gibi kullanmıyorlar mı?
- Ülkemizde sağ şerit su gibi akmıyor mu?

Kurallar her ülkede aynı.

Peki ne farklı?

Resim: http://www.flickr.com/photos/mitja/1169694117/

6 yorum:

Mutlu Suner dedi ki...

Senelerdir savaşını veriyoruz.
Bol korna ve küfür yiyoruz. Yeşil yanıyor,
geçsene diye...

Hakan Senbir dedi ki...

Anlamaz. Zorlama:)
Kötü niyetli de değildir. Anlamaz sadece :(((

ferhat can dedi ki...

Bir de bunun benim bu aralar youngguns sonrası çalıştığım devlet dairesi versiyonu var ki inan burada aradaki o çalışma seansları da yok Hakan abi.

09.00 işe geliş (normali 08)
09.00 - 11.30 kahvaltı - facebook -çay
11.30 fiili öğlen tatili başlangıcı
13.30 fiili öğlen tatili bitişi
13.00 - 14.00 uvvv çok yedik vb. konuşmalar (bu zaman diliminde facebook'a bakmak bile zor geliyor)
14.00 - 16.00 (facebook/oyunlar/dedikodu)
16.00 - 16.30 (vedalaşma seansları)

ve aynen dediğin gibi çok çalıştığını iddia ediyor bu insanlar. bir de içeri insan gelince telefon kaldırmak gibi de bir mekanizmaları var. mesela ne zaman kapısını açsam telefonunu kaldırıyor bi' kadın =)

bu sistem o kadar güçlü işliyor ki akan suyun karşındaki kaya gibi seni de yavaş yavaş şekillendiriyor. bence bu farklı türkiyede. kollektif bir "hallederiz" mantığı içindeyiz.

örneğin ben eskiden -asla- emniyet şeridine girmezdim. ama girenleri, yanımdan vızır vızır geçenleri gördükçe bana da giderek normal gelmeye başladı emniyet şeridi. hala girmiyorum ama acelem olsa =) girerim. ya da iş yerinden facebook'a girmek, ya da akşam trafiğe kalmayayım diyerek 15 - 20 dk erken çıkmak hepsi giderek normal geliyor.

ama bahsettiğin ülkelere gitsem herhalde bunların hiçbirini yapmam.

sistem şekillendiriyor.

ps: mesai konusunda malum ajans çalışanlarına güçlü mesajlar sezdim ben bu yazıda =)

Hakan Senbir dedi ki...

Ferhat'cım selam.

Aman uyma bu garip düzene. Omurgayı kaybetmemek gerek.

Bunların hiçbirinin mesleği yok. Sen yolunda git, inandığını yap, girme emniyet şeridine.

Kazanan sen olacaksın:)

İnan bana.

ferhat can dedi ki...

çok sağol, hakan abi. umarım dayanacak gücü bulurum geri kalan hayatımda da =)

Hakan Senbir dedi ki...

Yılma. :)