7 Mart 2011 Pazartesi

Galliano galeyana gelmiş.

John Galliano galeyana gelip, Paris'te bir kafede tartıştığı çifte ırkçı sözler söylemiş. Kendisi Dior'un modacısı... 2011-2012 Sonbahar-Kış koleksiyonunun tanıtımı öncesinde marka için hiç de hoş olmayan bir durum. Paris adliyesi John Galliano'nun sarf ettiği sözler nedeniyle yargılanmasına karar vermiş. Marka adına ciddi bir kriz. Nitekim markanın yöneticisi Sidney Toledano Galliano'nun sözleri için kamuoyundan özür dilemiş.

Bu durum pazarlama iletişiminin doğduğu günden beri gündemde olan bir konu olan, markaların resmi ya da doğal sözcüsü olan kişilerin özel hayatlarına özen göstermeleri gerektiği konusunu tekrar gündeme getirdi. Markalara mal olmuş kişiler, o markanın öz değerlerini taşımak ve itibarını arttırmaktan sorumludurlar. Bunun aksi olan bir durumu hiçbir özür örtemez. Markaların resmi ve doğal sözcülerinin galeyana gelme hakkı olamaz. Hele hele, konu global bir marka ve ırkçılık ise, böyle bir durum tam bir krize dönüşür.

Markalara mal olmuş kişiler markanın itibarını zedeleyecek bir eylemde bulunduklarında ne olur?

Birinci dalgada, Galliano örneğinde olduğu gibi toplumun aklı selim kesiminin tamamının ayıplayacağı bir eylemde bulunulmuş ise, doğan tepkiden hem marka hem de sözcü (ya da mesaj taşıyıcı) beraber nasiplerini alırlar.

İkinci dalgada, kurumsal bir şirketin yapacağı şeffaf, yalın ve net bir açıklama ile marka açısından denge noktasına yaklaşılır, yalnız kalan sözcü logaritmik olarak zarar görür.

Üçüncü dalgada, olan sözcüye olur. Yaraları zaman sarsa da, kariyeri net bir şekilde zarar görür.

Markaya ne olur?

Hiçbir şey olmaz.

Zamanla marka değeri itibarı geri alır. Marka olmak da budur zaten.

Hiç yorum yok: