29 Kasım 2010 Pazartesi

İşlemci selüliti ne demek? Yavaş işlemciler yağlanmaya sebep olur mu?


INTEL için Project House'da yarattığımız iki viral film (Hayrolsun Teyze ve Telemarketing) sosyal paylaşım sitelerinde yayında. Yavaş işlemcilerin yağlanma ve selülite neden olması sadece esprili bir film fikri değil; biraz düşününce yavaş işlemcilerin yağlanma ve selülite olan etkisinin Kelebek Etkisi'nden bile daha fazla olduğu rahatlıkla anlaşılabilir:)

Filmleri KALA FİLM'in interaktif projeler için kurduğu şirketi RANISTANBUL'la çektik. Eski İsveç Milli Takımı'nın iki teknik direktörü vardı; bizim de INTEL fimlerinde iki yönetmenimiz oldu: Ihsan Öztürk ve Tolga Sert. Filmin yapımcısı Seda Özdemir'di. Filmleri, Film Sokağı'nda çektik.

Hayrolsun Teyze'deki performansı için Harika Özovalı'ya, Telemarketing filmindeki performanslarından dolayı Alican Ökten ve Ceren Gücükatalak'a teşekkür ederiz.


28 Kasım 2010 Pazar

MAPIC 2010 gerçekleşti.

Gayrimenkul sektörü ile perakende sektörünü bir araya getiren MAPIC 2010 (The international market for retail real estate) 16-18 Kasım 2010 tarihleri arasında Cannes'da gerçekleşti.

18 Kasım 2010 perşembe günü öğleden sonraki sunumlardan birinde marka danışmanlığını yaptığım COLIN'S'in de sunumu vardı. COLIN'S'in Global İş Geliştirme Direktörü Sayın Arda Taşarkan, Eroğlu Holding şemsiyesi altındaki markaları ve COLIN'S'i anlattı. Arda Bey'in COLIN'S adına çizdiği persfektifin izleyenleri çok etkilediğini gördüm. Zira 3 kıtada, 32 ülkede ve 145 şehirde toplam 560 mağazaya ulaşmış global bir markanın Türkiye'den çıkış öyküsü sektörün profesyonellerini yakından ilgilendiriyor. Bu durum sunumun sonrasında Arda Bey'le konuşma yapmak isteyenlerin sayısından da belliydi. COLIN'S'in sunum yaptığı salonda konuşmacı olarak Kanada'dan Cirque de Soleil, Fransa'dan Manathan Hot Dog, İtalya'dan ayakkabı markası Via Uno ve Portekiz'den Zippy Kidstore vardı.

MAPIC önemli bir organizasyon. Çünkü dünyanın önemli AVM'lerinin ve alışveriş caddelerinin markalarla buluşması önemli. Zaten perakendenin bugünkü matematiği bu şekilde işliyor. Ürün ve mağazacılık konseptinin mutlaka doğru lokasyonla desteklenmesi ya da doğru lokasyonun etkileyici markalarla zenginleşmesi gerekiyor. MAPIC bunun için önemli bir buluşma noktası.

Bir de Cannes gerçeği var tabii ki:) Yaz, kış güzel bir şehir Cannes. Daha doğrusu Cote d'Azur başlı başına bir güzellik. Her ne kadar son yıllarda yeni cennetler çıksa da, Cote d'Azur zerafetini asla yitirmeyecek bir bölge. Buradan birkaç günlüğüne Provence'a da uzanınca tadına doyum olmuyor. Öte yandan, yıllardır Cannes Lions reklam festivalinin gerçekleştiği binada farklı bir organizasyon görmek de benim için heyecan vericiydi.

http://www.mipim.com/en/mapic/








27 Kasım 2010 Cumartesi

Atlas Jet bunu yaptığında pek çok kişi yadırgamıştı ama kızacak bir şey yok, Bill Bernbach Avis manifestosunu açık kodlu yazmış.

Bill Bernbach 1962'de yazdığı "No.2ism" ilanında açık açık söylüyor. Diyor ki, "2 Numaracılık" AVIS'e ait değildir; herkes kullanabilir.

Bernbach üstelik efsane haline gelmiş bir reklamında kullandığı böylesine bir felsefe için bunu söyleyebiliyor. Bu ilanı ve serisini okudukça, Bill Bernbach'ın neden büyük bir usta olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Atlas Jet "2 Numara" olmakla ilgili bu "açık kodlu" stratejiyi yıllar önce kullandığında ortalık karışmıştı. Oysa son derece doğru bir stratejiydi ve 1960'lı yıllardaki AVIS ile (Bkz. Notlar) 2000'lerdeki ATLAS JET'in pazar durumu benzerlikler arz ediyordu. Kullanılan bu strateji ATLAS'a çok şey kazandırdı. Eğer bugün PEGASUS net bir ikinciliğe sahip değilse ve ATLAS tüketici zihninde hala ikinci durumdaysa, bunu bu stratejiye borçludur.

Peki PEGASUS ne yapmalıdır? Bunun ikincilik stratejisi dışında bir şey olduğu açıktır. Mesela VIRGIN bu anlamda muhteşem bir kıyaslamadır PEGASUS için. Her iki kurumun da yönetimden insan kaynağına, cesaretten yaratıcılığa kadar büyük benzerlikler taşıyan yönleri var.

Notlar: AVIS’in HERTZ’e karşı “İkinciyiz, bu nedenle daha çok çalışıyoruz” kampanyası (We try harder) reklam tarihinin efsane kampanyalarından biridir. Bill Bernbach’ın yarattığı bu kampanyada AVIS açık açık birinci markanın zaaflarını ortaya koymakta ve kendilerinin böyle bir lüksü olmadığını ifade etmektedir. Üstelik AVIS bunu iç iletişim konsepti olarak da kullanmıştır. Bu kampanyanın başladığı 1962 yılında HERTZ, Amerika Birleşik Devletleri’nde araç kiralama pazarında açık ara liderdi ve AVIS sadece % 11 pazar payına sahipti. “We try harder” karşı konumlandırma kampanyası ile beraber 1966 yılına gelindiğinde AVIS tüketici zihninde çok büyük güven sağlamış ve buna paralel % 35 pazar payına ulaşmıştı.



20 Kasım 2010 Cumartesi

What else do you need for a better marketing?































There is a pizza van called "Pizza Capri" and it's just @ the corner of the main street Corse Mirabeau and side street Rue de Fabrot in Aix en Provence.


http://maps.google.fr/maps?hl=fr&client=firefox-a&hs=XJj&rls=org.mozilla:fr:official&channel=s&um=1&ie=UTF-8&q=les+deux+gar%C3%A7ons&fb=1&gl=fr&hq=les+deux+gar%C3%A7ons&hnear=Aix-en-Provence&cid=0,0,9720024766592586284&ei=64LnTPCbBoq1hAfcmrCPCQ&sa=X&oi=local_result&ct=image&resnum=9&ved=0CEMQnwIwCA

The Pizza Capri's Van is nearly full in every minute of an hour. I wondered
the secret of it.

A reason can be given easily since it's just nearby one of the most famous restaurant of France.The restaurant is named
"Les Deux Garcons" where the most famous people of France visited since 1792.

Another reason is the one we nearly forgot in marketing: TASTE. The creator and maker of Pizza Capri has a great formula and that makes the difference.

One more reason is the price which is reasonable since it's
neither cheap, nor expensive (2 euro).

And the last reason of the success, is that, everybody in Aix en Provence talks about Pizza Capri!

So, as a summary, let's talk with the name of 4P:

The product is great!
The price is reasonable!
The Place is very convenient!
The Promotion is the most effective one: Word of Mouth!

What else do you need for a better marketing?


14 Kasım 2010 Pazar

Why Provence is a regional brand?

In this visit to Provence region, I deeply understood that the regional marketing is completely different then the ordinary one:)

There must definetely one focus area. in
regional marketing.. For instance, when Cote Azur's focus is the azur cost, the Provence's one is wine and art. For instance, there are many wine-houses (cave in French) where you can buy plenty of types home-made wines. These culture is very typical... It may probably not exist in Brand Essence but definetely does in The Provence Brand Fact and Symbols.

Finally, let me say why I am writing in English.... It's because the French keyboard is really French:)))






13 Kasım 2010 Cumartesi

Floyd ruhu yeniden Istanbul'da.

Pink Floyd'un 13 muazzam sarkisi Kasim sonunda La Scala Balesi ile Istanbul'da. Floyd hayranlarinin kacirmamasi icin acele etmeleri gerek. Benden soylemesi. The Wall'dan One of these days'e kadar Floyd'un pek cok efsanevi sarkisi La Scala Balesi'nin performansiyla sahnelenecek. Pink Floyd sadece Rock degildir. Muzigiyle, sozleriyle, sahne performansiyla muzik tarihinin en onemli gruplarinin basinda gelir. Bu bale gosterisi bile Floyd'a sifirdan baslamak icin yeterli.

9 Kasım 2010 Salı

e-birth?
















Çok kıymetli arkadaşım, iletişimci Dr. Hakan Tunçel bugün emaille bana sormuş: "Yakın bir gelecekte, her bireyin devlet tarafından onaylanmış yasal olarak sadece belli bir kişiye ait TC kimlik numarası gibi açık bir email adresi, facebook'a benzeyen ama yasal bir web ortamı olacak mı? Yani internette kimin kim olduğunun belli olmadığı karmaşık bulanık ortam gelecekte bitecek mi? Tıpkı telefon veya ev adresi gibi, her kullanıcın internet kafeye gitse bile resmen kullanmak zorunda olduğu bir IP'si vs olacak mı? Yoksa bu karmaşa demokrasi adı altında böyle sürüp gidecek mi?"

Hakan zaten normal soru sormaz sağ olsun:) Buradan cevaplamak istedim değerli arkadaşımın sorusunu. Bir saniye bile düşünmeden edemeyen, tanıdığım en iyi insan ve beyinlerden biri olan Dr. Hakan Tunçel gelecekte kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşecek olan bir konuya parmak basıyor. Sorusunun cevabı, evet! Çünkü elektronik var oluşumuz mutlaka ve mutlaka resmi kayıt altına alınacak. Yengeni Zamyatin, George Orwell ve Aldous Huxley'in bugünkü teknolojik gelişmelerden haberdar olduğunu düşünün. Durum o ahvalde olacak:)

Hatta benim bu konuda bir iddiam var. Kişilerin elektronik ortamla ilk tanışmaları e-doğum olarak kabul edilecek. e-birth? Şu anda ebirth.com çarçur edilmiş durumda. Sadece Steve Jobs keşfetmiş işi ve ibirth app yaratmış. Şu andaki kullanımı gayet "hamileyim.com" tadında ama Mr Jobs bu ismi farklı konseptle geleceğin anti-ütopya devletlerine servet niyetine satar artık.

5 Kasım 2010 Cuma

Yarat yarat nereye kadar?

İnovasyona pek çok Türkçe kulp takıldı: Yaratıcılık, buluşçuluk, vs. vs... Türkçe karşılığının ne olduğunu tartışmayacağım. Ben yaratıcılığın bir çıktısı olarak görüyorum inovasyonu ve kendisine "yenilikçilik" diyorum.

İnsanlar eskiden maymun iştahlıydı, bugün ise maymunların bile şaşacağı kadar hızlı tüketiyorlar. Bu nedenle, oluşan bu tüketici baskısı, pazarlama birimlerine, pazarlama birimleri de yaratıcı endüstrilere baskı uyguluyor. Daha yeni, daha hızlı, daha farklı, daha kullanışlı diye sonsuza ulaşan "daha" ihtiyacı, yaratıcılığın sınırlarını zorluyor.

Ama yenilikçilik çılgınlığı artık bir çöplüğe dönüşmeye başlamış durumda. Bu çöplük aynı zamanda dünya kaynaklarının da verimsiz kullanılmasına neden oluyor. Öte yandan her zıpçıktı fikrin uygulamaya geçmesi de, yaratıcılığın karizmasını çiziyor. Örneğin Tokyo plastik manyaklıklarla dolu bir kent haline gelmiş durumda. Tokyo'ya ilk gittiğimde, pek çok Müteşebbis San'ın aceleciliği sayesinde Tokyo'nun sanatsal estetikten uzak bir kent haline geldiğini düşünmüştüm.

Fakat artık biraz düşünmenin zamanıdır. Pazarlamanın aşırı performans baskısı sadece yaratıcılıktan meded umar hale gelmiş durumda. Her sorunun yaratıcı bir şekilde çözülmesi gerekmiyor. Bunun için başta insan olmak üzere kaynakların çarçur edilmesinin hiçbir anlamı yok. Burada yaratıcılığın test edilmesinden bahsetmiyorum. Zaten böyle bir şeye asla inanmıyorum ama söylemek istediğim şey şu: Bir fikrin ayakta durmasını sağlayacak tek şey, içindeki zeka pırıltısıdır. Başka bir şey değil. Kriterin zeka olmadığı, sadece farklılık yaratmak amaçlı örnekler keyfimizi kaçırmaktan başka işe yaramayacak.

Bu arada bu blogun değerli takipçisi Burak Polat, bu yazı yayınlandıktan sonra yaptığı yorumda "inovasyona sadece "yenilikçilik" demek pek doğru olmaz; fayda sağlayan ticarileştirilmiş yenilik demek doğru olur. Bundan ötürü zıpçıktı fikirlerden ortaya çıkan her yenilik inovasyon olarak adlandırılamaz" demiş. Öncelikle Burak'a teşekkür ederek, yorumunu aynen yazıma aktarıyorum. Benim yukarıdaki ifademden yanlış anlaşılıyor olabilir, Burak'a düzeltmesi için tekrar teşekkür ederim. Zira ticari fayda sağlamayan zıpçıktı fikirlerin elbette inovasyonla alakası olamaz.


1 Kasım 2010 Pazartesi

LEGO ve Tüketici Deneyimi



















Bu konuda ilk miydi bilemem ama Barnes & Noble, satın alma zorunluluğu koymadan kitaplarını mağazalarında okutan ilk markalardan biridir. İlk değilse bile bu deneyimi tüketicilerine yaşattığının iletişimini kuran ilk markadır. Çünkü O'nun yaşattığı bu deneyim dillere pelesenk olmuştu.

Perakendenin tamamen deneyim üzerine inşa edildiğini ve bu koca endüstride marka değeri denen olgunun farklılık ve çalışanların performansından başka bir şey olmadığını her yerde anlatıyorum.

İşte LOGO da deneyimi pazarlama stratejisinin merkezine alan markalardan biri. Ne zaman İstinye Park LEGO mağazasına gitsem, bir şeyler alırım ama almasam da kızım İdil oyun köşesinde keyifle oynar. Kimse orada çocukların yaramazlıklarından rahatsız olmaz, farklı aileler çocukları vasıtasıyla kaynaşır, anneler çocuklarla ilgilenirken ya da onların hoşuna gidebilecek oyuncaklara bakarken, babalar da kendilerinin de oynayabileceği gemi, tank ve uçaklara göz gezdirirler.

Deneyim dediğimiz şey budur. Ben oraya pek çok ailenin alışveriş merkezinin gürültüsünden delirmek üzere olan çocuklarını LEGO'nun oyun bölümünde sakinleştirmek için girdiklerini düşünüyorum. Mağazaya giren müşteriler üzerinde bir araştırma yapmayı çok isterdim. İçeriye giren müşterilerin miktarını, ne kadarının satın alma yaptığını ya da ne kadarının satın alma yapmadan çıktığını çok merak ediyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa o da, bu oranlar ne olursa olsun, LEGO'nun deneyim anlayışının kesinlikle başarılı olduğu ya da olacağıdır.