27 Ocak 2010 Çarşamba

Güzel aklın ürünü:)))

Değerli arkadaşım Necati Özdoğan paylaştı. Almanya'da bir mağaza girişe pamuk ekmiş.

Ben buna güzel aklın ürünü diyorum. Hala beyninin sağ lobunu kullanmayı başarabilen nadide insanların var olduğunu görmek ne güzel. Aksi takdirde bilançoları tablo yapıp duvara resim niyetine asmak zorunda kalacağız.

İyi ki onlar var. Onlar iş ve özel hayattan çok daha fazla keyif alabilmemiz için her anlarını yaratıcılık için kullanıyorlar. Steve Jobs bunu yapıyor. Pichard Bronson bunu yapıyor. Markalara özellik katan da bu. Bazı markaları "Lovemark" ya da "Derin marka" olarak öne çıkaran da bu.

26 Ocak 2010 Salı

Domino's'un cesur itirafları ona yeniden eski ününü kazandıracak mı?


http://www.brandidentityguru.com/wordpress linkinde “President Patrick Doyle Of Domino’s Pizza Says Their Pizza Stunk” adlı bir makale ve film var.

Aynı filme aşağıdaki linkden de ulaşabilirsiniz.

http://www.youtube.com/watch?v=AH5R56jILag&feature=player_embedded

Film Domino’s Pizza ile ilgili.

Domino’s Pizza’nın konumlaması “30 dk’da teslim”. Önemli sorunların ardından bir değişim yaşadı. Videoda çok kötü çıkan fokus grup sonuçlarını anlatacak kadar da cesurlar. Filmin en sonundaki künyede yazdıkları da farklılıklarını ortaya koyuyor. Bunun sonucu olarak 467.000’den fazla tıklanmış.

Tüm bunları youtube’da bu videonun yorumlarında aldıkları ağır eleştirilere rağmen yazıyorum. Çünkü hem Domino’s bu eleştirileri hak eden işler yaptı; hem de internette yorum yazanların büyük çoğunluğu genelde zaten negatif yazılar. Üstelik bu kadar negatif eleştiride bulunanların Domino's tıkındıklarına da bahse girerim. Ama mesele bu değil. Zaten Domino’s Pizza da eleştiri kültürü ve buna bağlı değişim yönetimini anlatıyor.

Domino's'un bu çabasını yürekten alkışlıyorum. Bu derece cesur bir film yapıp youtube'a koymak her baba yiğidin harcı değil.


23 Ocak 2010 Cumartesi

TEDx Istanbul da gerçekleşti.

TED benim için dünyanın en önemli düşünce kulübü. Bu ayın 14'ünde bizim gerçekleştirdiğimiz TEDx RESET'in ardından Alametifarika da bugün TEDx Istanbul'u gerçekleştirdi. Öncelikle TED ruhuyla, TEDx RESET ekibi olarak bizi de davet eden, başta Serdar Erener ve Özge Hanım olmak üzere Alametifarika'ya çok teşekkürler.

Bugünün en çarpıcı konuşmalarından biri konuk konuşmacı olarak Lone Frank, diğeri de Devdutt Pattanaik'e ait muhteşem bir TED Talk'tu. Kim seçtiyse aklına sağlık; linki aşağıda. Mutlaka izlemek gerek.
http://www.ted.com/talks/devdutt_pattanaik.html?awesm=on.ted.com_739P

Öte yandan Ebru gösterisi ile renklenen Sertap Erener ve Demir Demirkan'ın performansı da damağımda ayrı bir tat bıraktı. İyi bir Pink Floyd ve David Gilmour hayranı olduğunu bildiğim Demir Demirkan da sahnede olduğu için olsa gerek, Sertap Erener ve Demir Demirkan'ın ebru gösterisi eşliğindeki performansları bana Floyd'un sahne showlarını hatırlattı. Sonuçta tek kelimeyle şahaneydi. TEDx Istanbul'un bana kazandırdığı bir diğer değer de ebru ustası/ebruzen Hikmet Barutçugil'i yakından tanımaktı.

www.ted.com

Dr. Serdar Savaş'ın 3G'si Türkiye siyasetine bir matriks kazandırıyor.





Bu cuma üç Kabataşlı (Dr. Serdar Savaş, Tunç Kılınç ve ben) Beşiktaş Çarşı'da Turgut'un yerinde buluştuk. Dr. Serdar Savaş, Tunç'un ve benim Kabataş'tan üst dönem Abimiz. 14 Ocak'taki TEDx RESET'te konuşma yapınca tanışma şansımız oldu. Ardından bu yemeği yaptık ve tekrarlayacağız. Dr. Serdar Savaş hem tıp hem de siyaset adamı. Dünkü yemekte, genel muhabbetin dışında Tunç'un da benim de pek bezimiz olmadığı siyaset konularını da konuştuk.

Serdar Abi, ilginç bir kişi. Belli ki Türkiye'yi çok gezmiş ve kesinlikle insanımızı çözmüş. Sosyolojik analizleri bir yana, ben böyle şive taklidi görmedim. Bu tarzda bir siyasetçi kazanır mı bilemem ama çok keyif vereceği kesin. Bu arada yemekte ilginç bir analiz de yaptı. Hatta eline kalemi alıp kabaca yukarıdaki matriksi çizdi.

Özetle diyor ki: "Bu ülkede sağcı, solcu, liberal, sosyal demokrat, ülkücü, kökten dinci, falan, filan bir sürü farklı ideolojiye inanan adam var (bkz yukarıdaki tablo). Fakat bunları düşey olarak gruplamak çok yanlış. Bunları düşey olarak konumlayınca ülke farklı ideolojilerde gruplara bölünüyor. Ancak bunları farklı kriterleri dikkate alarak yatay olarak gruplandırınca ortaya çok daha anlamlı bir resim çıkıyor. Birinci yatay grup GERÇEKÇİLER. Bunlar ideolojik düşüncelerinin temel değerlerini iyi bilen - hatta derinlemesine bilen - gerçekten bilgili insanlar. İnandıkları ideoloji ne olursa olsun, gerçekçi oldukları için birbirlerine saygılılar. Mesela adam kayırmacılık yapmayıp, farklı görüşten olsa bile toplum için doğru olan adamı herhangi bir görev için tercih edecek kadar aydınlar. İkinci grup, GEÇİNENLER-1. Bunlar inandıkları ideolojinin temel değerlerini bilmeyecek kadar cahiller. Bu ideolojiyi kendileri için bir aidiyet alanı olarak tanımlayıp, bununla kimlik yaratanlar. Bunlar çevrelerini kendi adamları ile doldurup, her konuda fanatik davranan bir grup. Üçüncü grup, GEÇİNENLER-2. Bunlar da bu ideolojiden nemalananlar."

Vallahi, pes dedim. Aklına sağlık Serdar Abi. Umarız biz gerçekçilerdenizdir.

Bu arada seçimlerde bir oyun garanti. Lakin unutma! Züğürt Ağa'nın da bir oyu çıkmıştı ve kendine ait olmasına rağmen bütün köy "ben vermişem ağam" demişti, dikkat et Abi :))))

18 Ocak 2010 Pazartesi

Reklamcı Klişeleri

Cumartesi gecesi Cem Mumcu aradı (bana göre gece olan Cem'e göre gündüzdür bu arada.) Milliyet'te yazdığı Çağdaş Klişe Müzesi için reklamcı klişeleri sordu. Mad Man'den bir tablet alalı daha 2 saat olmamıştı ki, meşhur reklamcı klişelerini düşünmeye koyuldum. Bakın neler çıktı:

1. Pek çok alternatif arasından bunu seçtik. (Aslında hepsi hepsi ‘bir’ tane çalışma var, demek)
2. Patron revizyon istedi, iki güne daha ihtiyacımız var. (Aslında daha bir halt yapamadık, patronun da brief’ten haberi falan yok, demek)
3. Kamerayı alıp sokağa çıktık, tüketicinin nabzını yokladık. (Aslında üç kişiyle konuştuk sonra Starbucks’a gittik, demek)
4. Mağazalarınızı gezdik. (Aslında bir mağazaya gittik ama çok zekiyiz, hepsine gitmiş kadar olduk, demek.)
5. Kampanyayla ilgili çok iyi geri dönüşler aldık. (Aslında tanıdık, eş, dost bayıldı kampanyaya. Başka da kimseden bir yorum gelmedi, demek. Ayrıca bu nasıl Türkçe?)
6. Dünyada böyle bir trend var. (Aslında bu trend sahipleri bizim ajansta çalışıyor, demek)
7. Kampanya kafamda bitti. (Aslında yeni çalışmaya başladık, demek)
8. Brief verin. (Aslında anlamadık demek)
9. Kreatif ekip kampanyayı çok sevdi. (Aslında Allah aşkına siz de sevin ve onaylayın, demek)
10. Tüketici buna bayılır. (Tüketici ürünü ayılınca mı satın alacak, bu ne demek?)
11. Logonuzu değiştirmemiz lazım. (Aslında kendimizin yapmadığı hiçbir logoyu sevmeyiz, demek)
12. Araştırma yapmalıyız. (Aslında şu an elimizde başka işler var, sizinkine başlamadan zaman kazanmamız lazım, demek)

Resim: www.flickr.com

15 Ocak 2010 Cuma

TEDx RESET rüyası dün Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleşti.





Tam 7 aydır üzerinde çalıştığımız dünyanın en önemli düşünce organizasyonlarından biri olan TEDx'i TEDx Reset adıyla dün Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirdik. TEDx Reset Türkiye'nin ve dünyanın önemli düşünce insanlarının etkileyici konuşmalarına sahne oldu. Tüm konuşmacıların dayandığı temel düşünce "iş ve özel hayatı daha anlamlı kılmak için nasıl reset'leriz" üzerineydi. Tüm konuşmaların çıktıları sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir yaratıcılık, sürdürülebilir gıda, sürdürülebilir ekonomi, sürdürülebilir ilişkiler ve en sonunda şüphesiz en önemlisi sürdürülebilir mutluluktu. Beni bu organizasyonda en çok mutlu eden şey, 500'ün üzerinde değerli davetlinin çıkmadan son saniyeye kadar konuşmaları izlemesiydi. Bunun için başta Ali Üstündağ olmak üzere, Serhat Akkılıç, Beliğ Güreller, Dinç Üner ve Nazlı Kalmuk'a sonsuz teşekkürler. TED gerçekten çok farklı.