9 Ocak 2011 Pazar

ELESHTEARMAN:) İş ve sanat dünyamızın essiz karakteri yine sahnede!


















Önce ölümsüz kahramanımızı tanıyalım: SUPERMAN ve BATMAN gibi karakterlerden bile daha eski olan, her daim var olmuş bir kahraman bu...

Adı: ELESHTEARMAN.

Bunlardan çok var dünya üstünde...

Ne yaparlar, nasıl yaşarlar?

ELESHTEARMAN karakterleri durmadan okur ve düşünürler. Bu güzel bir şeydir; lakin ne yazık ki, üretemezler. Okudukları ve düşündüklerini patlatmak için de, biri bir şey üretsin diye avuçlarını ovuşturarak beklerler. Nihayet birileri bir şey üretince, çıkarlar sahneye ve başlarlar yaylım ateşine...

ELESHTEARMAN karakterleri bugünlerde yine sahnede! Bu defa, Muhteşem Yüzyıl dizisini masaya yatırmışlar.

Bakın neleri eleştirmişler:

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik yokmuş da, dizide gösteriliyormuş... Adı imparatorluk olup da kölelik sistemi olmayan sistem var mı? Cariyelik nedir? Bal gibi köleliktir. Bugün pek çok üçüncü dünya ülkesinde modern kölelik yok mu? Var!

ELESHTEARMAN karakterlerine göre dizide Osmanlı sultanları şehvet düşkünü olarak gösterilmiş... Bu da yanlışmış. İnsanın tek eşli olması bu kadar zorken, koskoca sultandan bunu beklemek nasıl bir mantıktır? Sultanın yaşadığı stresi seksten başka dizginleyecek ilaç var mı?

Bu eleştiriler üstelik konu tarih gibi son derece hassas bir konu iken yapılıyor. 1453'de şehirde yaşananları her biri o dönemde yaşamış olan vakanüvislerden, Bizanslı Yorgos Francis, Venedikli Nicolo Barbaro ve Türk Tursun Bey farklı açılardan yazarlar. Bundan da daha normal bir şey yoktur, çünkü tarihin her anının fotoğrafını çekemezsiniz. Tarihe mal olmuş her şahsiyet bunun avantajlarını da yaşar, dezavantajlarını da... Buna tahammül edemeyenler, tarihe mal olmasın, o zaman...

Roma dizisinde Sezar'la ilgili neler yazılmıştı duvarlara. O zaman şöyle mi eleştirmeliyiz: "Sezar dönemimde grafiti sanatı yoktu. Bu ne rezalet!"

Böyle şey olmaz.

Eleştiri olmayacak mı? Bunu sorduğunuzda pek çok insan "tabii ki olacak ama olumlu eleştiri de (ne demekse) olmalı" gibi tostoparlak kelam ederler.

Benim kendi cevabım nettir: Ben eleştirmem!

Üretilen işte kötü niyet, insana ve topluma zarar verme gayesi yoksa; "adam oturmuş, çalışmış ve üretmiş" derim ve saygı duyarım.

Filmi, diziyi, kitabı beğenmezsem; izlemem, okumam; bırakırım. İzleyicisi değil, işin yöneticisi isem ve beğenmezsem, sebeplerini ifade ederim ve o işi yapmam. Ama eleştirmem!

Eleştirmenlik akademik düzeyde okutulan bir dal. Eko-sistemin bir parçası olarak görülüyor. Buna bir eleştirim:) olamaz.

Ama eleştirinin çok sevdiğim bir davranış biçimi olmadığını da itiraf etmeliyim. Toplantılarda fikirleri dinleyip dinleyip "Şeytanın avukatlığını yapmak istemem ama..." diyenlere pek ısınamıyorum. Kusura bakmasınlar!

3 yanlış 1 doğruyu götürmüyor ama 3 eleştiri 1 fikri maalesef öldürebiliyor.

Bir dönüp bakalım kendimize... İş ve sanat dünyasında dünya standartlarında ne üretmişiz.

Üretebilir miyiz?

Elbette üretiriz.

Ama ELESHTEARMAN rahat bırakırsa...

2 yorum:

sureyya dıker dedi ki...

sevgılı dostum, bugun blog undakı elestırmenlerle ılgılı yazını okudum ve cok begendım, maalesef bızlerın egıtımımızden gelen kronık ve tedavı edılmez rahatsızlıgımız var, ogrenmek+ bılgı edınmek ,sonra krıtıze etmek yerıne ogretmeyı hemde karsımızdakıne kendı fıkrımızı evrensel / genel kabul gormus gıbı sunmayı pek cesurca yapmaktayız. Tarıhını sadece resmı tarıhten ( emın oktay ) ogrenenlerın bıldıklerınını zannettıklerı kendı tarıhlerını alternatıf bır gorusu okuduklarında ne hale geldıklerını genclıgınde yasamıs bırısı olarak, muhtesem tarıh dızısını keyıfle hemde aynı gun 30 dakıka ara ıle 2 kez seyrettım.Tarıhte bıldıgımız bırcok gercek orada cok ıyı aktarılmıstı.
ornek = sultan oldugunde saray burokrasısının sehzadelerden tercıh ettıklerıne erken duyurusu+ ılk bıat edenlerın davran ısları ( ıbrahım ın kılıcla bıatı )+ suleyman ın amator kuyumculugu- halk arasında koltuk cıkma denılen aslı elcı kabullerınde sultan ın onunde dız cokturulen elcı kabul rıtuelının venedık elcısıne uygulanması gıbı detay ama ozde osmanlı saray protokolunu anlatan gercekle bırebır ortusen sahnelerı ne yazıkkı kendılerını osmanlı sayanların bı haber oldukları ogrenıyoruz.
soylenecek cok soz var ama zaten sız gereklı olanları cok nazık ıfadelerle yazmısınız, selam ve sevgılerımle
S. DIKER 10.01.2011

Hakan Senbir dedi ki...

Çok teşekkür ederim yorumlarınız için. Değerli özgeçmişinizi okuduğumda bu sözlerin ne kadar aydınlık bir zihinden geldiğini daha iyi anlayabildim.

Hani bir fıkra var ya: Cehennemde bir tek Türklerin bulunduğu yerde kapıda zebani yokmuş. Birisi sormuş bunun sebebini. Baş zebani cevap vermiş: "Gerek yok. Bir Türk çıkmak dışarı isterse, diğeri ayaklarından geri çekiyor."

İşte buna üzülüyorum.

Okullarda öğrencilerin yaratıcılıkları öğretmenleri tarafından öldürülüyor.

Koskoca 5 yıl boyunca, LOST adlı senaryosu hatalarla dolu bir diziyi ağzından sular akarak seyretti bu ülke. Daha ilk bölümde asıyorlar Muhteşem Yüzyıl'ı. Yönetmenini şahsen tanımam. Hiçbir alakam yoktur diziyi yapanlarla... Ama bir seyretsin şu ülke. Sonra eleştirsinler. Emek var ucunda.

Bize yazık oluyor:(