16 Aralık 2010 Perşembe

Marka Konferansı'nın ilk günü.














Yarın tüm gün, marka danışmanlığı yaptığım COLIN'S'te mağazada satış yapacağım. Danışmanlık anlayışımızda yerimizden ahkam kesmek yok; mağazada ter dökeceğiz:) Markanın en büyük çıktısı olan satış için mücadele etmek marka işinde olmanın en keyifli tarafıdır.

Ancak 11. Marka Konferansı'nın ikinci gününü kaçırmış olacağım. Olsun, mağaza deneyiminin daha keyifli olacağına eminim.

Bu nedenle Marka Konferansı'nın ilk gününe olabildiğince odaklandım. İşte ilk günden bazı notlar:

BJ Cunningham her zamanki gibiydi; artık bizden biri olmuş. Bence "Ömür Boyu Şeref Ödülü" falan verilmeli. Zaten daha öncesi konferanslardan birinde, Türkiye'nin sahip olduğu üç marka varsa, birisi Galatasaray'dır, diyerek benden bu nişanı çoktan aldı:)))

İlk konuşmacı JOSH SPEAR'di. Son zamanlarda takip ettiğim bir stratejisttir SPEAR. www.joshspear.com adresinden takip etmenizi hararetle öneririm.

Üç önemli noktanın altını çizdi SPEAR:

Birincisi; dijitale entegre olmak.
İkincisi; etrafınızda yeterli sayıda dijital doğmuş kişilerin olması.
Üçüncüsü; dijital evrenin kurallarına uymak.

Üstelik bunların asla ve asla bir kuşak meselesi olmadığının da altını çizdi; yani dijitale entegre olmak için hücreleri hala yenileniyor olmak gerekmiyor; aklın bu alana yönelişi fazlasıyla yeterli.

İyi bir trend avcısı olan SPEAR'in gördüğü bir diğer internet trendi de "Toplu (ortak) Eylem" adını verdiği bir trend. Buna örnek olarak verdiği site ise www.usahidi.com. Bu site dünya çapında meydana gelen felaketlerde büyük bir sosyal medya gibi hareket ediyor.

Sosyal medya deyince SPEAR'in gösterdiği bir fotoğrafı da koymadan edemedim. Alttaki fotoğraf "Facebook Dünyası."

Eskiden siyasi ve coğrafi haritalar vardı, şimdi dünya sosyal medyalara göre haritalanıyor.































Günün bir diğer etkili olayı, Marka Konferansı'nda ilk kez yapılan Teke Tek'te Fatih Altaylı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nu misafir etmesiydi. CHP markasının masaya yatırıldığı konuşmada odak noktası "vaade sadakat" oldu. CHP markası meselesi siyasi bir konu. Siyasi markalama meselesinden daima uzak kalmaya gayret ettim. Hiç de anlamam. Ancak yine de konuşmanın marka stratejileri adına önemli noktaları vardı. Mesela, Fatih Altaylı'nın "Marka; işini iyi yaparak, insana ve topluma karşı sözünü tutmaktır" tanımlamasına yürekten katılıyorum. Bir de Kemal Kılıçdaroğlu son derece kibar bir insan. Zerafetin sokaklarda süründüğü bir zamanda, hiç de yabana atılmayacak bir özelliğe sahip. Bir de güzel bir sözünü burada yazmadan edemeyeceğim. Sayın Kılıçdaroğlu "Partide kimse Kemal Kılıçdaroğlu taraftarı olmasın, herkes CHP'li olsun" dedi. Bu ifade Türk siyasetinde her parti için yerli yerine oturursa, kazanan Türkiye olur. Zira kurumsal marka olmak bunu gerektirir.

Fatih Altaylı'nın ikinci konuğu Cem Yılmaz'dı. Ortalığı kırdı geçirdi elbette. Fakat markalaşma ile ilgili en önemli sözü "CMYLMZ" kısaltmasını bir alametifarika olarak pek çok sektörde tescil ettirmesiydi. Çok doğru yapmış. Bir de yeni sözcük yaratmış: DURAYEN. Üstat bunu "yerinde duran dinazorlar" için kullanmış. Süper:)

WWF Türkiye Başkanı Akın Öngör ve Unilever Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Yalım Uzun da, birlikte yaptıkları sunumda, bir markanın bir sivil toplum kuruluşu ile daha iyi bir dünya için nasıl işbirliği yapması gerektiğini örneklediler. "Türkiye Markası" projesinde birlikte çalıştığım Zeynep Yalım Uzun'un toplumsal konulara hassasiyetini bilirim. Bu projenin OMO'nun, hatta Unilever Türkiye'nin sosyal paydaşlarında yaratacağı olumlu etkiyi tahmin edebiliyorum.

Ancak günün en etkili olayı yaşam filozofu JASON TAYLOR'un seansında yaşandı. TAYLOR'un konuşma başlığı "Alışkanlıkları yıkmak" idi. Kitapçıkta şöyle yazıyor: "Jason Taylor, alışkanlıkları yıkmanın, hayatın rutinini değiştirmenin ve yepyeni dinamiklere açık olmanın önemine derinden inanan biri. Markalara ve marka ekiplerine, sürprizlere açık yaşamanın kazandırdıklarını, şaşırtmanın değerini ve güzelliğini anlatıyor."

Jason Taylor kitapçıkta yazanlardan çok daha fazlasını yaptı. Normal normal konuşurken ansızın aryaya geçti. Bu adam bir tenör mü, bariton mu, bas bariton mu, derken, ortaya bir erkek bir de kadın vokal daha çıktı. Özetle Taylor, deneyim anlatılmaz yaşanır dedi ve bu iki vokalle beraber harika bir konser verdi.

En alttaki fotoğraf bu sunumu :) gösteriyor.

Ana Sponsor WORLD'e tebrikler. Bu sene brand equity'ye bir kaç damla da 11. Marka Konferansı'ndan damladı:)








Hiç yorum yok: