16 Nisan 2010 Cuma

90 TÜRK yayında. http://www.90turk.com/

Güney Afrika'da gerçekleşecek olan 2010 Dünya Kupası'na Türkiye olarak gidemiyoruz. Pardon gidemiyorduk:)))

Ama pazarlama ve pazarlama iletişiminde çareler tükenmez; tükenmemeli de. Bizlerin varlık sebebi de bu değil mi?

Bu yılın başında, Project House'da müşterimiz Coca Cola, 2010 Dünya Kupası FIFA Partner'ı ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun da sponsoru olarak, kupaya Türk Milli Takımı'nın katılamadığı bir ortamda konkur açtı. Project House olarak marka iletişiminde stratejiyi kurgularken sadece "dijital" odaklı bakmıyor; marka iletişiminin temel stratejik değerlerine göre hareket ediyoruz. Bu nedenle öncelikle aşmamız gereken bariyeri net olarak tanımladık: "Milli Takımın Güney Afrika'ya gidemediği bir dünya kupası öncesinde, Coca Cola olarak futbol ruhunu nasıl ateşleyebiliriz?" Ardından da, Strateji planlama modelimiz DEEP'in (Digital Effectiveness & Efficiency Plan) bir aracı olan DEEP Insight Generator ile bu bariyeri çözecek olan tüketici içgörülerini ortaya çıkardık. Bu içgörülerden biri zaten yaratıcı fikre de gebe olan bir içgörüydü: Türk futbolseverler kendilerini dünyanın en iyi taraftarları olarak görüyorlardı. Nitekim bu içgörü sonunda, futbolu tanımlayan 90 rakamının yanına, içgörü analizinde çıkan muhteşem taraftarı koduk ve 90 TÜRK fikri ortaya çıktı. Bu fikre dayalı olarak hazırladığımız kurgu sonunda Coca Cola, futbol çoşkusunu en güçlü şekilde gösteren 45 kişiyi yanında görmek istedikleri bir kişi ile beraber Dünya Kupası'na gönderiyor. 90 TÜRK ülkece futbola olan tutkumuzun elçisi olacak. Milli Takım gidemezse, onlar gider Güney Afrika'ya:)))

90 TÜRK takip edilmeye değer büyük bir proje ve 90 TÜRK'e dair daha çok sürprizler olacak:)))

Bu arada Project House'da bize özel bir duygudan bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu proje için konkura hazırlanırken, Project House'da müthiş bir ekiple çalıştık. Büyük işti Coca Cola'nın futbol için açtığı dijital konkur. Futbol adına bütün incilerimizi döktük. PS hastaları, zıvanadan çıkmış fanatikler (mesela ben), tribün kurtları, Ultraslan, Çarşı, GFB eskileri, veteranlar, Lig TV'ciler, vesaire, futbola neresinden bulaşırsak bulaşalım her birimiz bir bomba patlattık. Maç ve tribün anılarını anlatmaktan toplantılar bitmez oldu. Ben ki, kızının boya takımlarından lacivert renkli olan kalemi atan bir adam olarak Fenerli, Kartal demeden heyecanla dinledim hikayeleri. Kalbimde yara olan 6-0 esprilerine bile sırıttım şirin şirin. Bu futbol nasıl bir hastalıktır ki, sadece konkur niyetine değil, futbol adına neredeyse günde 2 kere toplanır olmuştuk bir ara. Yapmadığımız delilik kalmadı; Güney Afrika'da film bile çektik. Bir film de Project House'da vending makinesinin önünde çektik. Aşağıdaki film, konkur boyunca yaşadıklarımızı gayet net anlatıyor. Bu arada ajanstaki arkadaşlarımın önünde eğilirim. Ben böyle konkur aşkı görmedim. Her zaman inandığım şey, bir kez daha oldu: Aşk konkur aldırdı.

Coca Cola ve Futbol aşkı:)