17 Mart 2009 Salı

Şarkılarda aradığım doktorlar

"Şarkılardaki Doktorlar" yazı dizim Bayer'in Beyaz dergisinde periyodik olarak yayınlanmaktadır. Bu yazı dizisinde hekim olma durumu, türkülerden rock'a, poptan arabeske, her sayıda bir şarkı sözünde karşımıza çıkıyor.
Aşağıdaki Bob Dylan üzerine yazılmış yazının başlığı "Pena tutan hünerli parmaklar neşter tutsaydı" idi.
Nick Mason’a “Tanrı’ya inanır mısın” diye sorduklarında Mason “İnanmayı çok isterdim ama inanmıyorum. Ben Dylan Tanrısı’na inanıyorum” diye cevap vermişti. Kaldı ki, Bob Dylan’ı tanrı gibi gören sadece Nick Mason değildi. Joan Baez, Bon Jovi ve Marianne Faithfull da ona tanrı benzetmesi yapmışlardı.
Düz okunduğunda anlaşılması pek kolay olmayan bu cevabın satır aralarında müzikle uğraşanların anlayacağı türden bir sihir vardır. O sihir de Bob Dylan’ın dilinde ve parmaklarındadır. Sözcükleri sarsıcıdır. Öte yandan, herhangi bir gitaristin bir akorla verebileceği bir sesi, bir saniyede üç farklı akorla haykırır Dylan. Sanki inandına yapar bunu. Böyle yapmasının ardında da sadece yapabiliyor olması gibi kahredici bir gerçek vardır.
Üstelik bu gizemli adamın hikayesi de biraz karışıktır. Daha önceki bir yazımda da geçtiği gibi, asıl adı Robert Allen Zimmerman’dır. Musevi olan ataları Rusya’dan göç etmiş ama Alman soyadı almışlardır. Dylan’ın kendisine seçtiği yeni soyadının da Galli şair Dylan Thomas ile bir ilgisi olduğu söylenir. Yaşamının yegane sermayesi gitarı, armonikası ve kendine has folk müziğiydi. Joan Baez dahil pek çok kadının kolaylıkla aşık olduğu bu adam aslında, en güzel şarkılarından birini adına yazdığı karısı Sara Lowndes’e aşıktı. O daktilosuna tuvalet kağıdı takıp şiir yazan bir adamdı, dahası var mı? Knockin’ on Heaven’s Door, One More Cup Of Coffee, Hurricane gibi tüm Dylan şarkıları onun şiirselliğinin izlerini taşır. Çünkü Bob Dylan’ı Bob Dylan yapan parmaklarındaki hüner kadar şiirinin gücüdür.
Şarkılardaki doktorlar konu olunca bütün zamanların en iyi ve en doğurgan söz yazarlarından olan bu gizemli adamın 1964 yılında çıkardığı “Another Side of Bob Dylan” adlı albümündeki Motorpyscho Nightmare adlı parçası geldi aklıma. Bu parçanın hikayesi şöyle: Dylan konaklama gayesiyle bir çiftlik evine gelir. Uzun bir yoldan gelmektedir ve çok yorgundur. Evdekilere “içerde kimse var mı” diye seslenir (Pink Floyd’un esin kaynağı açık değil mi?) Evden dışarı çıkan çiftçi onun deli olduğunu düşünür ve silahını ona doğrultur. Dylan dizlerinin üzerine çöker ve ona çiftçileri sevdiğini söyler (aslında bu bağırmaktan daha delicedir.) Ardından kelimelerin gizemli çocuğunun dilinden çiftçiyi sakinleştirecek sihirli cümle dökülüverir : “Ben bir doktorum... Kolejli, temiz bir çocuğum.”
Üniversiteleri huzurevlerinden daha fazla insanın öldüğü yerler olarak tanımlayan bu aykırı adamın doktor olması çok zordu. Ama bazen düşünmeden edemiyorum, o mucizevi akor geçişlerini yapan parmaklar neşter tutsaydı ne olurdu?

Hiç yorum yok: