26 Aralık 2009 Cumartesi

Freud'la helalleşmeden yönetici koltuğuna oturmamalı


Dün Eğitişim Kariyer Enstitüsü'nün Kadir Has Üniversitesi'nde Yönetim Dersleri serisinin son konuşmacısıydım. Konuşmamda ağırlıklı olarak yöneticilerin teknik bilgisinden daha önemli olan özelliklerinin insan ilişkileri olduğu üzerine yoğunlaştım. Fakat bahsettiğim bir konu vardı ki, bunun çok daha öncelikli olduğunu düşünüyorum.

O da Freud'la helalleşmektir:) Evet! Yönetici koltuğuna oturmadan evvel, bir yönetici adayı anne ve babasıyla olan meselelerini çözmeli, - geleneğinde varsa - muhterem ebeveyninin ellerinden öpmeli ve koltuğuna öyle oturmalıdır. Çünkü hiçbir yöneticinin kişisel meselelerinden kaynaklanan sebeplerle haftaya başlama lüksü yoktur. Çünkü bu lüks aynı zamanda başkası için ızdırap verici olabilmektedir. Asker olmak isteyen asker olsun; geleceğin dünyasında iş hayatında "hazır ol-rahat" olmayacak. Anne olmak isteyen anne, baba olmak isteyen baba olsun; işyeri ev değil, kimse bir anne ya da bir baba daha görmek istemiyor tepesinde. Yaratıcı olmak isteyen yaratıcı olsun; resim yapsın, kitap yazsın, davul çalsın ama işyerindeki çalışma arkadaşlarının üzerine çiziktirmesin, kafasını ütülemesin.

Özel hayatlarında erkekler annelerinin, kadınlar da babalarının kişilik özelliklerine benzer eş seçme hakkına sahip olmaları pek doğaldır; ama aynı kişilik özelliklerini iş hayatında birlikte çalıştıkları insanlardan bekleme hakkı olamaz. Yönetici koltuğunu tercih edenlerin sadece bu nedenle olsa bile, kişilik oluşum tarihlerini cesaretle masaya yatırmalarında fayda görüyorum. Kendileri yatıramıyorlarsa profesyonel destek almaları gerekir.

Bilinç düzeyi yüksek olan bir yönetici adayının yapması gereken budur.

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Budur...
Fazla kelimeye gerek yok.

Hakan Senbir dedi ki...

Eyvallah:)

Betül Kara dedi ki...

Müge Cerman sayesinde okudum yazınızı. Tebrikler!
Düşündürücü oldu benim adıma...

Hakan Senbir dedi ki...

Teşekkür ederim. Size de, Müge'ye de.

Sanırım hepimizin biraz düşünmesi gereken bir konu.

Sevgiler, selamlar.

Hakan