21 Mayıs 2010 Cuma

Geçme, Seçme ve Yerleştirme Sınavları, Pink Floyd'tan Anlık Bilinç Kaybı, Bob Dylan ve Cumhur Işın.


Bilimum geçme, seçme ve yerleştirme sınavı yaklaştıkça içim burulur. "Köykent"leri lağveden nevi şahsına münhasır ülkemde, her sene acaba kaç dahi, kaç büyük yetenek, kaç gönül adamı puanlara kurban gitmektedir, diye düşünür dururum. Böyle bir sonucu ortaya çıkaracak bir çalışmaya bugüne dek rastlamadım; böyle bir çalışmanın olduğunu da sanmıyorum, olacağını da. Ama biraz ilişkilendirme yaparsak bu sorunun acı cevabını bulmakta zorlanmayız.

Sokrates "Akademos'un Bahçesi"ne Eflatun, Kriton, Asklepios ve diğerlerini seçme ve yerleştirme sınavıyla mı aldı? Tüm Atinalıları ipe dizer gibi sınava alıp, "Eflatun 85, Asklepios 40 (Otur!), Kriton 65" diye liste mi yaptı? Eflatun "Devlet" adlı muazzam eserini Sokrates'in öğrencisi olduğu için mi yazdı, yoksa Akamedos'u kazanıp, kayıt yaptırdığı için mi?

Bugünlerde en üstteki resimde görüldüğü gibi, sıra sıra sınavlar hayatımıza giriyor. Sadece bu nedenle 10'lu yaşlarını göremeden bir ülke dolusu çocuk yarışlara hazırlanıyor. Hepsi önünde çoklu seçeneklerle, tek bir soruya cevap arıyorlar. Kimse bu çocukları karşılarına alıp konuşarak eğitmiyor. Sonra ne oluyor? Kredili Sistem diye Nobel adayı bir buluşun gölgesinde 1 almalarına rağmen geçebiliyorlar. Aslında meziyet sıfır almamak. Yahu, bir insan evladı bir sene boyunca aldığı dersten nasıl sıfır alabilir? Dersaneye gönderdiğim maymundan özel olarak rica etsem, sıfır almaya utanır, hatta alamaz. Dersten 1 alıp geçmek nasıl bir şeydir?

Türkçe yazamayan, İngilizce eğitim zırvasına rağmen İngilizce konuşamayan, düşünemeyen, sokakta dizini yarmayı bile beceremeyen hastalıklı bir nesil mi yaratmak istiyoruz? Pink Floyd'un "A Momentary Lapse Of Reason" albümü ve içindeki pek çok parça, gençlerimizin, çocuklarımızın sınav dönemlerinde yaşadığı, albümün adında olduğu gibi "Anlık Bilinç Kaybı"nı gayet iyi anlatıyor. Sınav dönemleri "Anlık Bilinç Kaybı"na uğradığımız dönemlerdir. Hayatın işleyişini unuttuğumuz şuursuz anlar bütünüdür. İlacı da "A Momentary Lapse Of Reason" albümündeki şarkılardır. Mesela bu albümün ilk parçası "Sign of life" hayat diye bir şeyin olduğunu hatırlatır; "Learning to fly" uçmayı öğretir; "The dogs of war" güzelim hayatı bir savaş alanına çevirenlerin dallamaların kimliğini ortaya koyar; "One slip" hayattan aşağıya nasıl kaydığımızı anlatır. "On the turning away" bu kaymanın ardından nasıl ayağa kalkabileceğimizi söyler bize.

Bob Dylan'ın dediği gibi, "Huzurevlerinde ölenlerden daha fazla insan okullarda ölüyor."

Elbette her yer bu kadar karanlık değil. Çünkü bu ülkede öğrencilerini yetiştirmek için çırpınan asil ve dahi öğretmenler var. Benim Kabataş Erkek Lisesi'nden Fizik ve Kimya Hocam (ama aslında hayat hocamız, lalamız) CUMHUR IŞIN gibi... Bu dahi ve güzel kalpli adam, 30 yıla yakındır öğrenci yetiştiriyor. Ben 3 yıl boyunca şahit oldum ki, sadece derste öğretmiyor; top oynarken, yemek yerken, Lise'nin penceresinden boğazı seyrederken öğretiyor. Şakalaşırken öğretiyor, küfrederken öğretiyor, yürürken öğretiyor.

Bir başka örneği ise, bu 19 Mayıs'ta Zekeriyaköy'de Antilop Kitapevi'nin kafesinde yaşadım. Bir öğretmen öğrencileri ile geldi ve kitapevinin kafesinde bir kitap ve kahramanı hakkında konuştular. Mutluluktan donup kaldığım ve onların mutluluklarını bozmak istemediğim için kalkıp teşekkür etmek istememe rağmen edemedim. Bu hoca öğrencilerini sınava almadı, Sokrates'in "Akademos"ta yaptığı gibi onlarla konuştu; söylev sanatının inceliklerini kullandı. Cumhur Işın ve adını bilmediğim o güzel kadın gibi, bu ülkede Atatürk'ün Büyük Öğretmenleri az da olsa var ve hep var olacak.

Bu nedenle, Sevgili Gençler, girin ama takmayın kafanıza bu geçme, seçme ve yerleştirme sınavlarını. Hayattaki sınavlar başka türlü çalışıyor. Eğer kafayı çalıştırma sporunu seviyorsanız, sizi nereye yerleştirirlerse yerleştirsinler, yolunuzu bulursunuz.

Gerilmeyin bu günlerde. Kapatın defteri kitabı, "A Momentary Lapse Of Reason" albümünü dinleyin. David Gilmour o muhteşem soloları yaparken, kimse onu sınava almadı. Hem David Gilmour'ı dinleyin, hem de hayatı. Bu vıcık vıcık sistemin her söylediğine uyarsanız, albümün son parçası (Sorrow) gibi acı duyarsınız. Bu nedenle siz siz olun, üniversiteden önce, kendinize acilen Cumhur Işın ve kitapevindeki gibi "Öğretmenler" bulun.

Sınav Görseli: http://www.flickr.com/photos/jackhynes/366958167/

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Nasıl yetişecek bir arp sanatçısı, bir kutup kaşifi, jimnastikte bir dünya şampiyonumuz...

Cumhur Hoca'yı bilenlerdenim... keşke daha fazla Cumhur Hocalarımız olsa...
belki uzay merdiveni bizden biri yapabilir...

Hakan Senbir dedi ki...

Cumhur Hoca, ressam olmak isteyen ve fizikten nefret eden öğrencisine, fizik tarihinin resmini yaptırıp geçiren bir insan. Ondan 500 tane olsa ülke ayağa kalkar:)