19 Mart 2010 Cuma

Savaş tarihinin en acayip ve stratejik kararı

Müttefik kazanmak adına bugüne dek yapılan en şaşırtıcı stratejik hareket, on altıncı yüzyıl Japonyası’nda gerçekleşmiştir. Bu tarih, Japonya’da birbirine üstünlük sağlamak isteyen klanların yarattığı iç savaşa denk gelmektedir. Bu hikâye, iç savaş sonrasında, Japonya’yı çağdaş döneme kadar yönetecek hanedanı kuran samuray generali Tokugawa İyeyasu’ya, ya da sonradan tarihte bilinen adıyla Shogun’a aittir. İyeyasu, samuray muharebelerinin en büyüğünde askeri açıdan son derece tuhaf bir karar verdi. Ancak bu kumar ona bir müttefik ve Japonya’nın geleceğini belirleyen çok önemli bir savaş kazandırdı.

1598 yılında Japonya’yı idare eden Toyotomi Hideyoshi ölüm döşeğindeydi. Hideyoshi iki sadık kurmayı olan Bakan İshida Mitsunari ve ülkenin en güçlü savaş beyi olan Tokegava İyeyasu’dan, altı yaşındaki oğlu tahta geçene kadar barış içinde müttefik kalmalarını ve Japonya’nın birliğini korumalarını istedi. Her ikisi de söz verdiler, küçük prens büyüyene kadar ülkeyi idare edecek olan konseyde müttefik kalacaklardı. Ancak Hideyoshi’ye söz vermesine rağmen Tokugawa İyeyasu küçük çocuğu desteklemek niyetinde değildi. Dolayısıyla birbirlerinden haz etmeyen Tokugawa İyeyasu ve İshida Mitsunari arasındaki çekişme ülkenin geleceğini belirleyecekti. İyeyasu işe Mitsunari’ye karşı hamle yaparak başladı ve Hideyoshi’nin oğlunu saraydan uzaklaştırdı. Bunun üzerine Mitsunari de İyeyasu’ya karşı suikast teşebbüsüne girişti ama başarısız oldu. Zaten bu, İyeyasu’nun beklediği bir hamleydi. Bu hamle ile İyeyasu, Mitsunari’yi konseyin gözünde hain konumuna düşürmüştü. Mitsunari sürgüne yollandı. İyeyasu bir müttefik avcısıydı, kızlarını diğer savaş beyleriyle evlendirerek düşman olması muhtemel kişileri müttefik haline getirdi. İyeyasu’nun amacı, Sun Tzu’nun dediği gibi savaşmadan kazanmaktı. Nitekim oğluna, “Plan yaparsak savaşmamıza gerek kalmaz,” demesi, bu stratejiyi ne kadar benimsediğini gösteriyordu. İyeyasu, Hideyoshi’nin Fushimi Kalesi’ndeki tahtına oturmuştu.

Ancak doğudan gelen bir samuray lideri İyeyasu’ya karşı çıkarak, ordusunu topladı. Bu asileri bertaraf etmek için Hideyoshi’nun küçük oğlunun onayına ihtiyacı vardı. Bu onayı almak için de çocuğun muhafızı olan Hideyoshi’nin yeğeni Kobayakawa Hideaki’yi kendi tarafına çekmesi gerekiyordu. Hideaki ise ne İyeyasu ne de Mitsunari’den yana taraf olmak istemiyordu.

Ancak İyeyasu gerçekten büyük bir müttefik avcısıydı ve Hideaki ile olan hukukunu koz olarak kullandı. Hideaki geçmişte bir savaşın kaybedilmesinden sorumlu tutulmuştu. Bu olay karşısında Mitsunari, Hideyoshi’ye Hideaki’nin rezilin biri olduğunu ama onurlu bir samuray gibi kendisini öldürmesi gerektiğini söylemişti. Oysa İyeyasu, Hideaki’nin yetişkinlerin görevine yollanan bir çocuk olduğu için yaşaması gerektiğini savunmuş ve onu kurtarmıştı. Hideaki bu olaydan dolayı İyeyasu’ya minnet borcu hissediyordu. İyeyasu’nun ona son sözleri şu olmuştu: “İstesen de istemesen de Japonya’nın birliğini korumak ikimize düşer.”

İyeyasu, Hideaki’nin minnetini kazandığından emin olunca, ordusunu doğudaki asilerin üzerine harekete geçirdi ama hayal kırıklığına uğradı. Çünkü İyeyasu’nun iktidara oynama planlarını bilen Hideaki, Mitsunari’nin yanında yer aldı. Bunu fırsat bilen Mitsunari, İyeyasu doğudayken Fushimi’ye ilerledi. Onun hedefi de Hideyoshi’nin yerine geçmekti. Fushimi’yi ele geçirdiler. Hideaki’nin amacı İyeyasu’yu barışa zorlamaktı. Ama Mitsunari bir hata yaptı ve Hideaki’nin İyeyasu’ya olan minnet borcunu unutup İyeyasu’nun işini savaşarak bitirmek istedi ve Hideaki’yi buna zorladı.

İç savaş kızışmıştı. Mitsunari ve müttefikleri Sekigahara Meydanı’nda toplandılar. 1600 yılının Ekim ayında İyeyasu da bölgeye geldi. İki ordu arasında dar bir vadi vardı. Mitsunari ve müttefiklerinin ordusu İyeyasu’nunkine göre daha kalabalıktı. Hideaki ise Sekigahara Meydanı’na hakim bir noktada bulunan bir dağda mevzilenmişti. Mitsunari onun desteğinden emin olmak için Hideaki’nin karargâhına gitti. Ancak Hideaki hâlâ meselenin barışla çözülebileceğine inanıyor ve Mitsunari’nin hırsından rahatsız oluyordu. Ne de olsa Hideyoshi’nin yeğeniydi ve onun tahtı için yapılan bu savaş ve Japon birliğinin bozulması hoşuna gitmiyordu. Üstelik bu konuşma ona, geçmişte Mitsunari’nin onun ölmesini istediğini, oysa İyeyasu’nun hayatını kurtardığını hatırlattı. Ancak Mitsunari bunun geçmişte kaldığını ve zafer sonrasında Hideaki’yi kendi şansölyesi yapacağını söyledi. Bu konuşma sırasında Hideaki anlamıştı ki, Hideyoshi’nin küçük oğlunun büyüyüp iktidarı almasına kadar, denge oluşturmak Mitsunari’nin umrunda bile değildi. O, bütün iktidarı ve Japonya’yı istiyordu. Mitsunari’nin Hideaki’den tek istediği, işaret fişeği attığında yanında olmasıydı. Ama Hideaki’nin kafası karışmıştı ve İyeyasu’ya bir mektup göndererek hata yaptığını ve Mitsunari’nin yanında yer almayacağını söyledi. Şimdi, ordusu daha zayıf olan İyeyasu kaderini Hideaki’ye bağlamıştı. Başka da bir seçeneği yoktu, kendisine minnet borcu olan Hideaki’nin ona ikinci kez ihanet etmeyeceğini düşünüyordu.

İyeyasu ve Mitsunari’nin orduları Sekigahara’da 21 Ekim’de karşı karşıya geldiler. Hideaki ise tarafsız bir şekilde hakim tepede yerini almıştı. Aslında her iki taraf da umudunu tarafsız konumdaki Hideaki’ye bağlamıştı. Ama İyeyasu’nun ona daha çok ihtiyacı olduğu açıktı.

Savaş başladıktan sonra Hideaki tarafsız konumunu hiç bozmadı ve dağın tepesindeki yerini korudu. Savaşın ilerleyen safhalarında Mitsunari yavaş yavaş üstünlüğü ele geçirdi. Buna karşılık İyeyasu ihtiyat birliklerini ileri sürdü. İyeyasu’nun bu hamlesinin ardından, Mitsunari işaret fişeğini atarak Hideaki’nin yanında yer almasını istedi. Bunu gören İyeyasu, ordusunu Hideaki’nin kanat saldırısına hazır olması konusunda uyardı.

Ama o anda garip bir şey oldu. Tarafsız konumdaki Hideaki duraksadı. Onun karar veremediğini anlayan İyeyasu da savaş tarihinin en tuhaf kararlarından birini aldı ve Hideaki’ye ateş açtı. Kurmayları “Efendim, delirdiniz mi?” diye söylendiklerinde İyeyasu’nun cevabı gayet açıktı: “Şimdi taraf seçmek zorunda. Biri onu buna zorlamalı. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.”

Bu, sıradışı bir kumardı. İyeyasu müttefik olmak istediği adama ateş açmıştı. Bunun sonucunda Japonya’nın tarihini değiştiren bir şey oldu. Hideaki, kendisine ateş açan İyeyasu’ya değil, Mitsunari’ye saldırdı. İyeyasu’nun düşündüğü olmuş, Hideaki’nin minnet ve şeref borcu baskın çıkmıştı. Neticede, büyük bir kumar oynayarak savaşın kaderini belirleyecek müttefiki kazanan İyeyasu, Shogun ünvanını elde etmişti.

2 yorum:

R. Deniz ÖNER dedi ki...

Gerçekten sıradışı bir öykü.
Yazılarınızın tümü çok keyifli.
Okumaktan keyif aldım.
Teşekkürler...

Hakan Senbir dedi ki...

Ben de senin yazılarını aynı keyifle takip ediyorum.

Sevgiler.